Dr. Bülent URAN

Kişisel Web Sitesi

Üyelik Girişi
HOLİSTİK SAĞLIK

4. bölüm

Hipnozu Bozucuya ne diyelim?

Eğitimlerim sırasında istatistiğe dökmediğim ama muhtemelen doru olan bir gözlemim olmuştur. Mesleğinden, işinden memnun olmayan ve yeni bir iş yapmak isteyen, özellikle de entellektüel düzeydeki kişilerin ilk seçenekleri yaşam koçluğu olmaktadır.

Önce çok bol olan ve hatırı sayılır ücretlere verilen hafta sonu kurslarına katılınır. Hele bunlardan uluslararası geçerliliği olan –ne demekse bu- sertifika verenleri daha makbuldür ve daha pahalıdır. Orada verilen hap bilgilerin bir işe yaramıyor olsa gerek  (en babası 3 hafta sonu yani toplasan 6x6 = 36 saatlik bir eğitimdir) ek bilgiler aramaya başlarlar. O nedenle de benim EFT, hipnoz ve regresyon eğitimlerim de samimi olarak bu işi yapmaya niyet edenlerin uğrak kapılarından birisi olmuştur.

Yaşam koçluğu çok zararsız bir meslek tanımı oldu. Yaşamına koçluk etmek anlamına geliyor herhalde. Sana nasıl yaşayacağını öğreten ve bu yaşamı gerçekleştirmek için rehberlik eden kişiyi anlıyorum ben. Ama pratikte böyle yaşam koçu bulamazsınız. Tüm yaşam koçları bir ofis açma, bireysel ya da kurumsal eğitim verme çabası içindedirler. Bireysel eğitim verenlerin ise yapmaya çalıştıkları sağaltımcılıktır. Yani eski tabirimizle terapistlik, daha doğrusu psikolojik terapistlik.

Şimdi bir kişi olarak sorunlarınız var (sorunların ne olduğunu daha sonra konuşacağım), psikiyatriste gitmek istemiyorsunuz çünkü sizi ilaca boğacak. Psikoloğa gitmek de size psikolojik sorunlu damgası vurdurtabilir. En uygunu yaşam koçuna gitmek oluyor o zaman. Gidiyorsunuz, sohbet, muhabbet… Bazı sorular soruluyor, yeniden çerçevelemeler falan… 200-300 tl ödüyorsunuz… Çıkınca şöyle diyorsunuz. Ya ne var ki bunu ben de yaparım. İyi para… Günde beş kişi gelse falan filan… Hadi al sana yeni bir yaşam koçu adayı…

Hipnoz, terapi, psikoloji lafları ettiğiniz zaman başınız derde girer. Ama yaşam koçuyum dediğiniz zaman akan sular duruyor. İşte o zaman yaşam koçu olarak neden hipnoz yapmayı, terapi yapmayı, regresyona falan geçmişe gitmeyi öğrenmeye çalışıyorsunuz?

Bir kere bu yaşam ön eki fazla iddialı. Koçluk olabilir. Koç basketboldan gelen bir kavram. Koç kişiyi ya da takımı özel bir hedefe varması için destekleyen, tavsiyelerde bulunan, rehberlik eden, antrenman veren kişidir. Yani öncelikle kişinin özel bir hedefi olacak. Sonra da kişinin bu hedefe ulaşmasına yardımcı olarak donanımdaki başka bir kişi yol gösterici olacak.

Benim bu kitapta anlatacağım şeyler belki kısmen koçluk anlayışının içine girebilir. Bu kitaptaki sağaltımcılık bir yönüyle kişiye kendi enerji bedenini temizlemek için yardımcı olmaktan başka bir şey değildir. Yoksa Türk Dil Kurumu sözlüğüne bakacak olursak sağaltmak hayli iddialı bir iş. Kişiyi iyileştirmek, sağlığına kavuşturmak, iyi etmek, tedavi etmek anlamına geliyor. İyileşecek kişinin bu konuda bir dahli olması gerekmiyor. Bir şey anlaması ya da yapması gerekmiyor. Bütün güç şifacıda ya da sağaltımcı da…

Halbuki ne hipnozda, ne de regresyonda, ya da benzer diğer tekniklerde, EFT gibi, yardım alan kişinin dahli olmadan bir şey başarılamaz. O zaman yardım eden koçluk yapmaktan öte bir şey yapamaz. O kişiye neyi fark edeceğini, nasıl hissedeceğini, nasıl odaklanacağını, duyguyu nasıl boşaltacağını öğretmekten öte bir şey yapmıyoruz. O halde yaptığımız işe terapistlik demek birçok yönüyle yanlış. Arkadaşımın birisi babam ve oğlum filmini seyrettikten sonra sigarayı bırakmıştı. Şimdi filmin yönetmenine terapist diyebilir miyiz? Ya da aktörler mi terapist sayılacak?

Kişinin dahli olmadan bir şey yapamıyorsan burada saf terapiden bahsetmek yanlış olur. Bir kişiye bitkisel ilaç verirsiniz. O da içer. Burada kendi arzusuyla içiyor ama, içtikten sonra bedeninde olacaklara müdahale şansı yok. Sonuçta bir terapi söz konusu. İyileştiren ilaç ve bu ilacı işe yarayacağını söyleyen terapist. Tabi aslında iyileştiren yine de ilaç ve bedenin bu ilaca verdiği tepki.

Görüldüğü gibi derine indikçe kavramlar karışıyor. Ama zihinsel sağaltımda kişinin dahli olmadan değişim yapılamaz. Belki de yaptığımız çalışmaya en uygun isim duygu koçluğu olabilir. Çünkü duyguları hissetmesi için farkındalık, hissetme, duygunun boşaltılması işlemleri tamamen kişinin kendi arzusu ve çabasıyla olacak bir şey.

Bu duygu koçluğunun çabası ve yönlendirmesi içinde zihinsel bazı kontrol edilemez değil ama, kişini kendi gücüyle de değil, kendiliğinden çoğu zaman beklenmedik zihinsel canlandırmalar açığa çıkıyor. Ama bu çıkan şeyin terapistin yönlendirmesiyle de bir alakası yok. Doğal ve kendiliğinden işleyen bir süreç… Aynı bir lokmanın sindirilmesi gibi... Lokmanın sindirilmesine onayımız var belki ama ne düzeyde, nasıl sindirileceğini denetleyemiyoruz.

Denetleyemediğimiz, ama bir şeyler çıktıktan sonra denetleyebileceğimiz, müdahale edebileceğimiz, yönetebileceğimiz, ne çıkacağını bilmediğimiz ama ne çıkarsa kabul edeceğimiz bir süreç…

Duygu koçluğu… Güzel bir ifade... Yapılan bir çalışma… Ortak bir çalışma…

Geçmişin hipnozunu bozmak ancak duygu koçluğu ile başarılabilecek bir çalışma… Koç kendinde olabilirsin bu süreçte ve olmalısın da zaten…

Zaten kitap ilerledikçe belki şöyle bir sonuç çıkacak. Yaşam zaten duygu koçluğundan başka bir şey değil… Yaşamın kendisi de bir duygu koçu… Koçluğu siz ele almazsanız, o ele alıyor ve sizi yönetiyor… Sizi yöneten herkeste bu hayatta aslında duygu koçluğu yapıyor… Ama kötü niyetle, ya da iyi niyetle fark etmiyor… Her ikisinde de sonuç istenmeyen bir şey olabiliyor…

O halde çalışmayı yöneten kişiye duygu koçu diyelim, daha iyi bir öneri gelene kadar… Yönetilen kişiye ise ne diyelim?

Müşteri? Pek benimsenmedi… Danışan? Ne danışıyor ki? Hasta? Herkes hasta değil…

 Suje ya da denek? Deneme mi yapıyoruz? Yardım alıcı? Çok bir şey titreştirmiyor…

Herhangi bir kişi… Sen de olabilirsin ben de… O nedenle belli bir isimle damgalamayalım… Kişi diyelim ve geçelim… Yardım alan, sorunları olan, değişmek isteyen kişi… İNSAN olmaya çabalayan insan adayı bir kişi… 

Son düzeltme 4.01.2017


Yorumlar - Yorum Yaz