Dr. Bülent URAN

Kişisel Web Sitesi

Üyelik Girişi
HOLİSTİK SAĞLIK

DUYGU DÖNGÜSÜ

Duygu Döngüsü, Duygu Sıkışması

Gözlemlerimize güvenerek bazı şeyleri kabullenme haline getiriyoruz.

Kabullenme, doğru olduğunu düşündüğümüz bir evrensel işleyişi, bu işleyişe en yakın şekilde modellememizdir.

Sonra, bu modele göre bir çalışma stratejisi geliştirip, bu stratejinin sonunda elde ettiğimiz sonuçlar beklentilerimizi karşılıyorsa, modelimizin gerçeği uygun bir şekilde temsil ettiğini kabul ediyoruz.

Geçmişin hipnozunu bozarken bazı kabullenmeler üzerinden çalışıyoruz. Bunlardan bir tanesi de duygu sıkışması kabullenmemiz.

Kabullenme ile inanç aynı şey değil.

İnanç; bilinçaltı ile ilişkiliyken, kabullenmeler bilincin kapsama alanındadır.

İnançlar her halikarda yanlışlanabilirken, kabullenmeler yanlışlanamaz, doğruluğu da kanıtlanamaz ama doğru olduğuna dair içsel bir kanaat geliştirtirler.

Evet, duygu sıkışmasından bahsettiğim zaman bir kabullenme modelimizle ilişkili bir şeyden bahsediyorum demektir. Burada temel modelimiz duygu döngüsüdür. Duyguların salınımını sarkaca benzetebiliriz.

Bir tehdit ya da tehdit algısı karşısında (farkını daha sonra konuşuruz) bilinçaltı otomatik olarak duygu durumunu değiştirir.

Bu enerji ile canlı bir eylemde bulunur. Yani o enerjiyi harcar. Ya kaçar, saklanır, ya da savaşır. Bir şekilde enerji harcanır. Bu enerjinin harcanması verimli ve sonuç verici ise, yani ya tehlikeden kurtulmuş, ya da tehlikeyi bertaraf etmişse enerji yeniden güven dengesine geri döner. Sistem artık güvende olduğuna karar verir. O halde özetleyelim.

  1. Tehlike var
  2. Enerjiyi yükselt
  3. Enerjiyi kullan
  4. Tehlikeden kurtul
  5. Güvende olduğuna karar ver
  6. Enerjiyi dengeye döndür

İşte bu sürece duygu döngüsü diyoruz. Bu döngüde enerji kullanılmıştır. Bedende yeniden bir denge sağlanmıştır. Harcanan enerji bir şekilde organizma tarafından yerine konmaya başlanmıştır.

Şimdi kritik soru-(lar) şudur.

(Bu sorular gerçekten tüm kitabın en kritik sorunsalına atıfta bulunurlar. Bu sorunsalın derin ama basit anlamını kavramakta zorlandıkça geçmişin hipnozlarından kurtulmak gerçekten çok zor olmaktadır. Onlarca kez aynı sorular kişinin karşısına gelmekte ama yine kişi şimdi konuşacağımız gerçeği anlamakta ve algılamakta zorlanmaktadır.)

Evet birinci soru. Eğer duygu dönmezse ne olur?

Sakın doğrudan duygu sıkışır demeyin. Öncelikle 7 yaşındaki çocuk gibi düşünün. Ona bu sistemi anlattığımız zaman vereceği cevap canlının öleceği ya da sakat kalacağı olacaktır. Mantık basit. Tehlike var. Enerji harekete geçiyor. Sen bunu harcamıyorsun. Yani ne kaçıyorsun, ne savaşıyorsun. Hayatta kalma şansın çok azdır. Ya tesadüfen sana saldıran vahşi hayvan seni görmez. Ya depremde kafana kalas düşmez. Ya da trafik kazasından sağ çıkarsın. Ama tehdit güçlüyse mutlaka bir hasar görürsün. (İlginç olan bu gerçek tehlike durumlarından ya donarak ya da şansı sayesinde, duygusal enerjiyi kullanmadan ya da kullanmaya fırsatı olmadan kurtulan kişilerde üretilen enerjiyi otomatik olarak boşaltan bir mekanizma vardır. Kişi zangır zangır titremeye başlar. Yani duyguyu boşaltır. O halde gerçek tehlikeler, o sırada bir işgüzar kurtarıcı kişinin titremesini engellemezse,  duygu biriktiremez. )

O zaman duygu sıkışması diye bir şeyden nasıl bahsedebiliriz? Ya duygu kullanılacak, ya da canlı yaşamayacak.

Haklısınız. Bahsediyoruz. Çünkü tüm hastalık ve iyileşme modelimizi duygu sıkışması üzerine kuruyoruz.

Öncelikle duygu sıkışması nedir? Bunu tanımlayalım.

Duygu sıkışması

Duygu döngüsünde duygunun kullanılamaması ve sistemin bir türlü güven durumuna dönememesi halidir. Buna sıkışmış duygu diyoruz. İşte duygu koçluğunun temel amacı kişinin bu sıkışmış duygusunu boşaltmasına yardımcı olmaktır. O halde bu sıkışan ya da kullanılamayan duygu kendiliğinden sönmüyor.  Neden? Açıkçası nedenini tam bilmiyorum. Ama ilerleyen bölümlerde yine de bazı spiritüel spekülasyonlarda bulunacağım. Şimdilik bu kadarını kabul edelim. Dönmeyen duygu sıkışır.

Nerede sıkışır?

Enerji kanallarında ya da enerji bedeninde… (Enerji bedeninden birazdan bahsedeceğim).

Şimdi duygunun sıkışması için duygunun yaratılmış olması gerekir. Yani sistem (Sistem dediğim zaman bilinçaltını esas olarak ifade ediyorum ama bilinçaltından daha farklı yapıların da bu sistemin içinde olması nedeniyle, bilinçaltından daha büyük bir şeyden bahsediyorum.) tehlikeyi algılamış olmalı ve sonra da enerjiyi tehlike var durumuna dönüştürmüş olmalı. Buraya kadar okey de, bundan sonra artık nedense, canlı bu enerjiyi kullanmamış ve tehlikeyi yok saymıştır. Tehlike yok sayıldığı ve bir eylemde bulunulmadığı için ( daha sonra buna duygunun ifade edilmesi diyeceğim) dönüştürülen enerji yeniden denge durumuna dönemeyip enerji kanallarında sıkışmış kalmıştır.

İşte sıkışan bu duygular

  1. Enerji bedeninde enerjinin sağlıklı akmasını bozarlar.
  2. Hipnozlarımızın inançlarının sürekli yakıtı olurlar.
  3. Hipnozlarımıza kaynaklık ederler.
  4. Bu sıkışmaya neden olan benzer her olay karşısında titreşir ve o olay için üretiliş enerjiyi de kendisine çekerler. Yani gittikçe güçlenirler.
  5. Duygu titreştikçe kişi fiziksel bedeninde duygunun sıkıştığı bölgelerde olumsuz bir his hisseder. Bu hisler de kişinin hipnozunu besleyen bir güç haline gelirler.

 


Yorumlar - Yorum Yaz