Dr. Bülent URAN

Kişisel Web Sitesi

Üyelik Girişi
HOLİSTİK SAĞLIK

Sabretmek üzerine

Sabretmek üzerine

 Sabır kavramı genel olarak bir acıya katlanmak ve geçmesini beklemek olarak anlaşılmaktadır.

O halde sabretmenin iki parçası var.
1. si acı çekmek.
2. si ise acı çekerken bir şey yapmadan beklemek.

 Sabretmek eylemine başlanması için öncelikle sürmekte olan bir kötü durum olmalı. Sürmekte olan kötü bir durumda için öncelikle bu kötü durumdan çıkacak çareler aramamız gerekir.

Çareler varken sabretme eylemine geçmenin bir mantığı olmasa gerek.

Eğer hem sürmekte olan bir kötü durum var hem de bir çaremiz yoksa o zaman sabretme eylemine geçmek kaçınılmaz olmaktadır.

Örneğin tedavisi olmayan bir hastalık bu sınıfa girebilir. Ya da hapishane hayatı aynı sınıfta mütalaa edilebilir. 

Sabreden kişinin eylemi nedir?

Bazı kişiler dua etmeyi seçebilirler. İnançla ve büyük bir umutla yapılan duaların etkili olduğuna dair bilimsel yayınlar vardır. O zaman dua etme eylemi bir çare arama çabasına dönüşür.

Kişi bir kurtarıcı beklemek yerine yine kendi gücünü harekete geçirmeye çalışıyor demektir. O zamanda durum sabretme eyleminden çıkarak bir şeyleri yaratma ya da bir hedefe ulaşma çabasına döner.

Tehdit olan her durum bilinçaltı tarafından kaçınılması ve ortadan kaldırılması gereken bir durumdur. Tehdidi sürekli haber verebilmek için bir his yaratması gerekir. Bu his korkudur, acıdır.

Ama bilinçaltı sürekli aynı hissi yaratarak ve aynı durumu koruyarak yaşayamaz. Eğer durumu değiştiremiyorsa hissi değiştirmek zorundadır.

Yani hissi hissedilmez hale getirmesi gerekir. Bu durumda da hissi uyuşturmalı, bastırmalı ve hissedilmez hale getirmelidir.

Ve bunu yapar da. Sadece hareketsiz kalan kişiler için değil, değişik nedenlerle bu hissi hissetmemesi gerektiğine inanan her kişi için duyguları bastırmak ve hissedilmez hale getirmek otomatik bir program halini alır.  

Eğer kişi çaresiz bir haldeyse – örneğin boynundan aşağısı felç ise ya da hücre hapsi çekiyorsa- ve ben her şeye rağmen bu acıları hissetmeyi çekiyorum derse ne olur?

Kimse bunu yapmaz demeyin. Aslında iyi ve bana göre doğru bir seçimdir.

Çünkü hissi hissetmeye devam etme eylemi bir süre sonra hissin gücünün azalmasına ve yok olmasına neden olur. Ama artık bir bastırma söz konusu değildir.

Hissi akıtma söz konusudur.

Bilinçaltına içinde bulunulan durumun o kadarda kaçınmamız gereken bir durum olmadığı ya da kaçamadığımız ama yaşamaya devam ettiğimiz bir durum olduğu mesajını vermiş oluruz.

Hem içinde bulunduğumuz bir durum var ve bu durumdan kaçmamız gerekiyor hem kaçamıyoruz hem de yaşamaya devam ediyoruz. Bu durumda –en azından o an için- gerçek bir tehdit yok demektir.

Ama duygusu bastırılırsa bilinçaltı bu durumu gerçek bir tehdit sınıfına sokar ve her benzer durumda aynı hissi daha fazla üretmeye devam eder.

Diyelim ki hareketsiziz, hareket edemiyoruz ama hissi de bastırdık. Biraz sonra aynı durumda olduğumuz algılayınca aynı his geri dönecektir.

Bilinçaltı içinde bulunulan durumun aynı ve sürmekte olan bir durum olduğunu artık ayırt edemez.

Neden?

Çünkü demin kaybolan his nedeniyle artık o durumdan kurtulduğu yanlış algısı oluşur.
Bu fark edilen artık yeni bir durumdur ve tekrar kaçmak için his oluşturulması gerekir.

İşte bu durumda da sürekli acı çekme kısır döngüsü oluşmaya başlar. Hisset-hissi bastır- fark edince tekrar hisset – tekrar bastır vs.

O zamanda belli boşluklarla sürekli hissedilen bir his durumu doğar.
Kişide acı çekmeye ve bu acıya karşı da sabretmeye çalışır.
Bu durumda aslında sabretmek acı çekerek umutsuzca beklemek durumuna döner.

Eğer gerçekten bir kişi hissi hissetmeye devam ederse bu his döngüsünü kırar.

Kırınca ne olacak?
İlginç şeyler olabilir.
Artık durum ne olursa olsun kişi ne kadar umutsuz bir durumda olursa olsun kötü hissetmez.
Sadece içinde bulunduğu durumu aklıyla değerlendirmeye ve bu durumda bile yaşamı kaliteleştirecek bir şeyler yapma çabası içine girer.
O zaman da yine sabretme eylemine son verilmiş olunur.

 

Özetle ne kadar kötü durumda olursak olalım kötü hissetmek zorunda değiliz.
Kötü hissetmek hareketsizleştirir.
Hareketsizlik ise bir kişiyi  düşüncesizleştirir.
Ama kötü hisler daha doğrusu sadece gereksiz hisler boşaltıldıkça kişiler olmayan çareler üretmeye başlar.
Olmazı oldurma çabası içine girmeye başlarlar. 


Yorumlar - Yorum Yaz