Dr. Bülent URAN

Kişisel Web Sitesi

Üyelik Girişi
HOLİSTİK SAĞLIK

Hipnoozdan Spiritüelliğe - Acıdan Huzura




Hipnozdan Spiritüelliğe;  Acıdan Huzura…

Spiritüel yaşamak. Gazetelerde, internette ya da TV de son zamanlarda daha sık duymaya başladığımız bir kavram. Kendisine değişim arayanların karşılarına kısa sürede gelecek bir kavramdır spiritüellik. Spiritüelliğin Türkçe’de tam da karşılığı olan bir kelime yok. Sözlüklerde maneviyat ya da ruhani yaşam gibi karşılıklar bulabilirsiniz. Ama bunlar ayakları yere basmayan, ne anlama geldiği kişinin kendi birikimine ve anlayışına göre yorumlanacak soyut kavramlar.

Maneviyat dendiği zaman kimi maddecilikten vazgeçmek anlayacaktır, kimi ise kendini daha fazla dine vermeyi…

Çoğu kişisel gelişim ekolleri için spiritüellik olmazsa olmaz bir hedeftir. İyileşmenin kaynağı, huzurlu olmanın sırrı, mutlu ve doyumlu bir yaşam yaşamanın sırrı olarak gösterilir spiritüellik.

Ama “nedir bu spiritüellik” diye sözlüklere bakarsanız net bir tanım bulamazsınız. Kimi ruhtan, kimi öte alemden, kimi geçmiş yaşamlardan bahseder. Bir tarafıyla sanki spiritüel olmak biraz hayatın mevcut gerçeklerinden kopuk, daha fantastik bir dünyaya inanarak yaşamaya başlamak gibi algılanmaktadır.

Halk arasındaki deyimle elini ayağını dünya işlerinden çekip öte alem işlerine dalmak olarak da ifade edilebilir içine girilen durum.  

Kelime karşılığının ne olduğunu tam açıklayamasak da genel bir gözlemimiz vardır spiritüel yaşamayı seçmiş olanlar için. Çoğunluğu, bu yaşamı seçmiş olanların, eski yaşamlarına göre daha huzurlu ve mutludurlar; seçmiş oldukları tarz ne olursa olsun. İster kendini dine versin, ister kendi tanrısını yaratmış olsun, ister daha paylaşımcı ve sevgi verici bir yaşamı benimsemiş olsun. Bu durumda insanın aklına ister istemez şu soru geliyor.

Yani hayatın gerçeklerinden daha kopuk yaşarsak daha mı mutlu olma şansımız var? Hayatımızda başımıza gelenlerin bir çeşit daha yüce programlar tarafından belirlendiğine inanarak yaşarsak daha mı huzurlu olacağız? İnsan meleklere inanırsa, meleklerin kendisine eğer onların varlığına inanıp onları yardıma çağırdığımızda hemen yardımımıza geleceğine inandığında gerçekten daha sağlıklı oluyorsa burada bir terslik yok mu?

 Hayal kuran, fantastik varlıkların varlığına inananlar çocuklardır. Hala böyle şeylere inananlara da “çocuk musun sen” denir.

Spiritüelliğin bana göre daha doğru ve daha somut bir şekilde tanımlanmaya ihtiyacı var.

Öncelikle spiritüelliğin aksi kutbunu tanımlayalım.

Bu aksi kutup hipnozda yaşamaktır. Hipnozda yaşamak evrensel gerçekleri yok sayarak, kendi bilinçaltına yerleşmiş gerçek dışılıkların gerçek zannederek yaşamaktır.

Burada gerçek dışı dediğim zaman kesin olarak aksi kanıtlanacak bilimsel gerçeklikten bahsediyorum. Varlığı ya da yokluğu kanıtlanamayacak durumları konu dışı bırakıyorum. Örneğin kişi başkalarının kendi hakkındaki düşüncelerine göre yaşamını sınırlamaya başlarsa hipnozda yaşıyor demektir. Başkalarının beklentilerini gerçekleştirmek gerekir gibi bir inanca göre kendi yaşamak istediği hayattan vaz geçiyorsa ve çaresiz olduğuna inanıyorsa hipnozda yaşıyor demektir.

Spiritüel yaşamak ise bu hipnozlardan kurtulmaya başlamakla başlar. Kişi öncelikle kendi hipnozlarından kurtulmaya başlar ve en azından mevcut basit somut gerçekliklerin farkında olur. Daha sonra da evrensel gerçekleri anlayıp o paradigmaların ışığı altında yaşamaya başlar.

Örneğin dünyanın yuvarlak olduğunu bilerek yaşamak düz olduğunu bilerek yaşamaya göre daha spiritüeldir. Zamanın relativite kuramına göre değişebilir, uzayıp bükülebilir olduğunu bilerek yaşamak Newton fiziği kurallarını bilerek yaşamaya göre daha spiritüeldir. Kuantum fiziğinin gerçeklerini bilerek yaşamak eski atom fiziği modelini bilerek yaşamaya göre daha spiritüeldir.

İkinci bir spiritüellik boyutu ise henüz kanıtlanmamış ya da bulunamamış ama bir şekilde gerçekliği orada çözülmeyi bekleyen gerçeklikleri zihinsel boyutta yakalayarak yaşamaktır. Örneğin düşüncelerimizin kaderini belirlediğini kabul ederek yaşarsak muhtemelen henüz kanıtlanmamış ama varlığından ciddi olarak olumlu yönde şüphe duyduğumuz bu duruma göre yaşarsak düşüncelerin fiziksel gerçekliğe hiçbir etkisi olmadığını ileri sürenlere göre daha spiritüel yaşıyoruz demektir.

Burada kabul etmemiz gereken bir kural vardır. Bu kural şudur. Bir şekilde kanıtlanmamış ama zihinsel sezgilerimizle yakaladığımız gerçeği kabul edip ona göre yaşamaya başladığımız zaman eski yaşantımıza göre daha huzurlu ve mutluysak yakaladığımız sezgi evrensel gerçeğe uyuyor demektir.

Burada daha da ileri boyutta tartışmamız gereken bir gerçekte bizim kabullendiğimiz durumun kendi gerçeğimiz olduğudur. Yani aslında biz kabul edene kadar öyle bir gerçek yoktur ama biz kabul ettiğimiz andan itibaren o gerçek evren tarafından bizim için yaratılmaya başlanır. Kuantum fiziğine göre bu mümkündür zaten. Sonsuz olasılıklar havuzunda bizim gözlemimizi bekleyen olasılık biz hayal etmeye başladığımız andan itibaren diğer bütün olasılıkları yok ederek gözlemlenebilir olmaya başlar.

Yani aslında örneğin size hizmet eden melekler yoktur ama siz size hayatınız kolaylaştıracak meleklerin yardım edebileceğini düşünmeye, hayal etmeye ve kabullenmeye başladığınız andan itibaren o melekler gerçek olmaya ve size hizmet etmeye başlar.

Ne kadar spiritüeliz? Nasıl anlayacağız?

Çok kolay; hislerinize bakın. O kaçmak istediğiniz ve kötü ya da acı olarak nitelediğiniz her his size evrensel gerçekten kopuk yaşadığınızı gösterir. Bedende hissedilen her olumsuz his o anda yaşadığımız olayla ilgili olarak düşüncelerimizin, inançların evrensel gerçekle uyumsuz olduğunu haber veren mesajlardır.

Gerçekten biraz düşünün? Size doğru yolu gösteren bir üstün ve yüce varlık varsa, sizin doğru yola gelmenizi bu güç size haber verecekse nasıl bir haberleşme sistemi bekliyorsunuz?

Sesle haber verse şizofren olduğunuzu düşünürsünüz? Görüntüyle verse ayakta rüya gördüğünüzü zannedersiniz.

Ses mi, görüntü mü? Yoksa çok daha dikkat çekecek bir şey mi? Bu nedenle hisler gerçekten en uygun bedensel uyarıcılardır. O halde hislerimizi hissetmekten kaçmak yerine bu his bana ne mesaj veriyor diye çok daha yakından hislerimizi incelemeye başlamanın zamanıdır. 


Yorumlar - Yorum Yaz