Öncelikle kısaca hikayemi anlatmak istiyorum.
Annem 17 yaşındayken Eyüp’te yaşıyor… Annesi çalışıyor. Babası çok erken yaştayken ölmüş. Abisi Oğuz halk evinde İngilizce dersi veriyor. Öğrencilerinden biri Necla Tulan (Göktuğ). Babası Mehmet Tahir, Annesi Mürşide… Mürşide Büyük Babamın 2. Hanımı… Babamın üvey kız kardeşi… Yani Benim babam Hacı Mehmet Tahir’in 1. Eşi Sabriye’nin oğlu…
Murşide, Dayım Oğuz’u kızı Necla’ya istiyor. Anneannem kabul ediyor. Dayım bir şey demiyor. Nişan yapılacak. Necla’nın üvey kardeşi babam Mehmet Mazlum’da nişana geliyor. Mürşide neden ve niçin, sebebi belli değil, aynı nişan da annemin bütün itirazlarına rağmen annemi de babam ile nişanlıyor. Ve sonra da kısa sürede evlendiriliyorlar. Muhtemelen bunlardan babaannemin haberi yok. (Annemin bu nişanlanma ve evlenme işi biraz karanlıkta gözüküyor. Kardeşlerimi 27 aralıkta ziyaretim sırasında bana birçok şeyin anlatılmadığını ya da yanlış anlatıldığını öğrendim. Bunları aşağıda anlatacağım.)
Annem Babamla Adana’ya geliyor. Annemin anlattığına göre Babaanne Sabriye Mürşide’ye olan bütün öfkesini Annemden çıkarıyor. Mürşide önce kocasını, sonra da oğlunu ondan çaldı diye. Öfkesi son derece doğal… Annem ağır hasta oluyor. Bir deri, bir kemik kalıyor. Anneannem Adana’ya geliyor ve annemi de alıp İstanbul’a dönüyor. Babam annemi sevmiş olmalı ki peşinden İstanbul’a geliyor bir iş buluyor (Babam iyi bir elektrik teknisyeni imiş). Fatihte bir evde yaşıyorlar. O süreçte ben doğuyorum. Annem Babamdan ne zaman ve nasıl ayrıldığını hatta neden ayrıldığını hatırlamıyor. Şu anda 82 yaşında ve ağır hasta. Yatağa bağımlı. Ben de annemle bu konuyu konuşma cesaretini birkaç ay önce buldum ve detayları hatırlamıyor. Boşanmak için mahkemeye çıkıp çıkmadığını bile hatırlamıyor. Biz annemle ben 6 yaşına gelene kadar Ankara’da yaşadık. Hayal meyal ben arada sırada İstanbul’a Mehmet Tahir’in konağına geldiğimi hatırlıyorum. Ama orada Babamla görüşüp görüşmediğimi hatırlamıyorum.
(Bana yapılan hipnoz ve regresyon çalışmalarında sanki görüşmüşüz gibi bir şeyler hatırladım ama kesin değil). Sonra Annem Ankara’da bir subayla nişanlanıyor ve sonra da evleniyor. Ben nişan ve evlenme törenlerine katıldığım halde “bu adam senin öz baban deniyor” ve ben de inanıyorum. Üvey baba Hatay Dörtyol’a tayin oluyor. 7 yıl orada yaşıyoruz. Bu arada benim o eski yapraklı nüfüs cüzdanında soyadım Uran ( üvey babanın soy adı) baba adı ise Mehmet Mazlum olarak görünüyor. Üvey Babanın adı ise Süha. Bu uyuşmazlığı bir yalanla kapatıyorlar. Güya esas ismi Mehmet Mazlum’muş da herkes onu Süha diye çağırırmış. Ben Orta 3 e geldiğimde Tatvan’a geçiyoruz. Tam okulun biteceği zamanda evde bir sandığın içinde bir tomar mektup buluyorum. Üvey Baba’nın Anneme yazdığı aşk mektupları… İçinde bir yerde “Bülent’e oğlum gibi bakacağım” cümlesini okuduğum an şoka giriyorum. Annemle konuşmamaya başlıyorum. Annem anneannemi çağırıyor. Çünkü annem çalışırken bana anneannem bakmıştır ve ben ona anne derdim. Anneannem durumu öğreniyor ve bana hikayeyi anlatıyor. Neyse durumu bir şekilde kabulleniyorum. Nüfus cüzdanımı dikkatle inceleyince hile yapıldığını anlıyorum bu arada. Liseyi Ankara Fen Lisesinde okuduktan sonra Ankara Tıp Fakültesine başlıyorum. 18 yaşında bir gün yaz tatilinde ( Burdur’dayız o zaman) annem bana “basit bir mahkeme var isim değişikliği yapılacak” diyor. İtiraz etmiyorum ve soyadım resmi olarak Uran oluyor. Ondan sonra da bu isimle hayatıma devam ediyorum. Açıkçası öz babamı da uzun süre merak etmiyorum. Üstelik bu durumu 45 yaşıma kadar herkesten gizliyorum. 2005 de kadın doğum uzmanlığım yanında hipnoz ve regresyon terapileriyle ilgileniyorum ve kısa sürede Türkiye de bu konularda önemli bir isim oluyorum. Bu süreçte hikayemi gizlemeyi de bırakıp eğitimlerde bile paylaşıyorum. Özellikle babalarıyla sorunlu olanlara kendi hikayemi anlatıp Baba’nın hayatımızda o kadar önemli olmadığından dem vuruyorum. Bu süreçte bilinçaltımda öz babama karşı bazı çalışmalar da yapıyorum. Bu süreçte üvey baba ile son derece resmi ilişkimiz oluyor. Çocukken ben ona hiç baba demiyorum. Süha abi diyorum ve hep siz olarak hitap ediyorum.
Şimdi gelelim bunca sene sonra babamla irtibata geçme nedenime… Ben 2005 den beri bilimsel alanın pek ilgilenmediği zihinsel iyileştirme teknikleri ile ilgileniyorum. Hastalarımı da bu yollarla tedavi ediyorum. Bireysel seanslar, hafta sonu kişisel gelişim eğitimleri, hipnoz ve regresyon eğitimleri, yaz kampları gibi etkinlikler düzenliyorum.
Bu sene de (2019 yılı) 2 kamp yaptım. 2. Kamp 9 Eylül’de başlayacaktı. Benim gibi spiritüel konularla ilgili bir arkadaşım da (Hande Akın) kampa katılacaktı. Bir gün önce geldi ve ben onu Fethiye’deki evimde ağırladım. Balkonda sohbet ederken konu o hafta içinde benim yaşadığım bir olaya geldi. Olay şuydu. Annem yatalak hasta. Fethiye’de üvey baba ile birlikte bizimle aynı yazlık site içinde oturuyorlar. Anneme bir bakıcı tuttuk. Ancak üvey baba huysuz olduğundan bakıcı dayanmıyor. Son bakıcıyı kaçırmaması için sıkı sıkı tembihlememize rağmen aksilikleri ile kadını bezdirmiş ve kadın ayrılmaya karar vermiş. Annem söyleyince çok sinirlendim ve hayatımda ilk kez Suha’ya diklendim. “O kadın gitmez sen gidersin diye. Sonunda yumruk yumruğa kavga başladı. Altıma aldım, üstüne çıktım, ezmeye başladım. Annemin çığlıkları ile kendime geldim. Yani 60 yıllık biriken öfke patladı. Bunu Hande’ye anlatınca O bana “Bülent bu böyle olmaz artık” dedi. (Hande benim hikayemi zaten uzun yıllardır biliyor). “Bu Uran soyadı senin yolunu tıkıyor. Çocukların da yanlış soyu yürütüyor. Hem senin hem de çocukların enerjisi yanlış yöne gidiyor. Bu sadece senin için değil çocuklarının geleceği için de önemli.” Epeyi konuştuk. E-devlete girip (ilk kez) Babamın ölüm tarihine falan baktım. Yaşına baktım çok şaşırdım. Annemden sadece 10 yaş büyüktü. Anneannem bana “40 yaş gibi bir fark var” demişti. Sonunda ben Mahkemeye başvurdum. 10 Ocak’ta ismim tekrar İbrahim Bülent Göktuğ olarak değişti. (İbrahim ön adı annemin babasına aittir ve ilk nüfusumda yazıyordu. İsim değişikliği yaptığım mahkeme sırasında nedense silinmişti).
İsim değişikliği kararından sonra bir şekilde babamın nüfus kaydına ulaştım. Ve hayretle babamın 2. Eşinden 4 tane kardeşlerim olduğunu gördüm. Onlarla temasa geçtim. Onlar benim varlığımdan haberdarmış. Ama benimle temas etmeye çekinmişler. Benimle ilgili ayrıntılı bilgiye de babalarıyla konuşmaya çekindiklerinden ulaşamamışlar.
27 Aralık 2019 da Adana’ya giderek kardeşlerimden 3 ü ile tanıştım. Babamın mezarını ziyaret ederek helalleştim.
Bu arada bir ayrıntıdan da bahsedeyim. Ben yıllardır regresyon hipnoterapisi uygulayıcısıyım. Bu vesileyle kendi bilinçaltıma da değişik arkadaşlara regresyon yaptırarak geçmiş duygulara ulaşma ve temizleme gayreti içinde oldum. Birçok geçmiş olayla yüzleşmeme rağmen öz babamla ilgili hiçbir olaya ya da duyguya rast gelmemiştim. Ne zaman ki ben artık öz babamla buluşmaya ve tekrar öz soyadıma dönmeye karar verdim ondan sonra Ekim 2019 da katıldığım bir ruhsal arınma kampında öz babama karşı birikmiş duygular çok yoğun olarak çıktı ve öfkelerim boşaldıktan sonra ona karşı af oluştu…
Özetle 10 Ocak 2020 den itibaren hayatıma Bülent URAN olarak değil, İbrahim Bülent Göktuğ olarak devam ediyorum.