Dr. Bülent URAN

Kişisel Web Sitesi

Üyelik Girişi
HOLİSTİK SAĞLIK

Bölüm 26 - Yolculuk

Yolcu, rehber ve yolculuk

2004 yılında, regresyonun ne olduğunu ve ne işe yaradığını öğrendiğim zaman o kadar heyecanlanmıştım ki… Hazine bulmuş maceracı gibiydim. Aç kurtlar gibi öğrenmek için ne bulursam alıyor, okuyor, izliyor sonra da uygulamaya çalışıyordum. 5 PATH sistemi benim için her kilidi açacak bir anahtar gibiydi. Yaşamın tüm sorunları sanki çözülmüştü. İyi edemeyeceğim hastalık ya da sorun yoktu. O zamanlar Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı olarak Fethiye’deki muayenehanemde hastalarımı izliyordum. Genelde hastalar beni kısa, net konuşan biri olarak bilirler. Hatta birbirlerine tavsiye ederlerken “çok konuşmaz, yüzü gülmez ama çok bilgilidir” derlerdi. Ama iş hipnoz ve regresyona gelince susmak bilmiyordum. Hastanın sorunu ne olursa olsun konuyu hipnoza, bilinçaltına, regresyona getiriyordum. Her şeyin iyileşebilir olduğunu iddia ediyordum.

Bir hastamın bir akrabası varmış. Kız yıllardır, konuşmuyor, odasından çıkmıyormuş. Onu tedavi edebilir miymişim? Elbette, hemen getirin, ben hallederim. Kızı getirdiler. 30’larında, tombulca bir hanım.  Sürekli duvara bakıyor. 2 saate yakın konuştum, dil döktüm… Tek kelime etmedi. Bitmiştim. Tüm hayallerim yıkılmıştı. Güçlü bir tokat yemiştim. Tabi, insanlar bana büyük bir umutla gelmişlerdi. Onlara karşı da mahcup olmuştum. Ama o kız beni kendime getiren ilk tokadı vurmuştu. Daha sonra çok tokatlar yedim. Yediğim her tokat ile biraz daha kendime geldim. Haddimi, sınırlarımı, yaptığım çalışmanın sınırlarını çok daha iyi anlamaya başladım. Kısa süreli mucize vaatlerinden vaz geçtim.

Kimlerle dans etmem gerektiğini çok daha iyi öğrenmeye başladım. İyileşmenin, iyide kalmanın bir yolculuk olduğunu fark etmeye başladım. Evet, bu bir yolculuktur. Yolun bitmesinin, bir yere varmanın hiçbir önemi yoktur. Bir yere varmak isteyenler bu yolculuktan çabuk koparlar. Bu çalışmalar yolculuk yapmak ve yolculuğun keyfini çıkarmaya hazır olanlar içindir.

Konunun özünde hipnoz olduğu zaman, danışan sizden bir şeyler yapmanızı bekler. Sihrinizi, gücünüzü konuşturup onun bilinçaltına inmenizi ve oradaki sorunu, onun hiçbir dahli olmadan halletmenizi bekler. Siz ön görüşme sırasında onun da bir şeyler yapacağını söylemeye başladığınız anda raport kopmaya başlar (Rapport: Terapist – danışan uyumu).

Duygu koçu ile danışanın yaşadığı ilişki aslında hayatın küçük bir kesitidir. O çalışma da bir yolculuktur, danışanın yaşadığı hayatta… Çalışmaların ardı ardına eklenerek sağlanan ilerleme de…

Yıllarca danışanlara benden ne beklemeleri gerektiğini aşağıdaki cümlelerle söyledim.

“Bu bir yolculuk… İyileşmek yolda yürümektir. Bana düşen öncelikle size yürüyeceğiniz yolu göstermektir. Daha sonra da size nasıl yürüyeceğinizi öğretmeye çalışacağım. Yürümek tamamen sizin başaracağınız bir şey. Belki önce ayakta durmayı, sonra küçük adımlar atmayı ve sonra da düşmeden yürümeyi öğreneceksiniz. Bazen yoldan çıkacaksınız farkında olmadan, ben size tekrar yolu göstereceğim, yoldan çıktığınızda uyaracağım. Ama tüm işi siz yapacaksınız. Benden sizi sırtınıza alıp taşımanızı beklemeyin. Benim öyle bir gücüm yok. Kimsenin yok.”

O halde sınırlarımızı da bu anlatıma göre çizebiliriz. Kimlerle çalışmamız uygun olacaktır?

1. Kendi ayakları üzerinde durup, kimseye muhtaç olmadan yürümeye hazır olanlarla…

2. Yürümek isteyenlerle…

3. Kendi kafasındaki yolu değil, bizim gösterdiğimiz yolu öğrenmeye ve yürümeye hazır olanlarla…

4. Yürümeyi sıfırdan yeni baştan öğrenmeye hazır olanlarla…

5. Bizim rehberliğimize kendini tamamen bırakanlarla…

6. Acelesi olmayanlarla…

7. Bir yere varmayı bekleyip, oraya varır varmaz tekrar kendi yoluna dönmeye niyetli olmayanlarla…

8. Sürekli yolda yürümeyi, yaşam felsefesi olarak benimsemeye hazır olanlarla…

5-PATH bulucusu Calvine Banyan’dan öğrendiğim ve hala tamamen uymaya çalıştığım ve yöntemi öğretmeye çalıştığım kimselerden de birebir uymasını istediğim altın kural şudur.

Sıradan sorunları olan, sıradan insanlarla çalışın.

Çok basit ama çok önemli içeriği olan bir cümle…

Sıradan olmamak ne anlama geliyor? Bakımını başkalarına yüklemiş, herşeyi onlardan bekleyen, yapamadığı her şey için onları suçlayan tipler… Randevuyu onlar alır, seansa onlar getirir, hatta seans ücretini onlar öğrenir. Seansın açıklaması ile ilgili bir şey sormaz, onlara anlatmamı ister. Sıradan insan kendi başının çaresine bakma potansiyeli olan insandır. Ikına sıkına da olsa bir şekilde kendini kurtarabilir. Buradan ayakta durmak demek mecazi anlamda alınmalıdır. Kişi tekerlekli sandalye de olabilir, ya da iki bacağı olmayabilir. Ama yine de kendi başının çaresine bakmaya çalışıyorsa iyileşme sınırımızın içindedir.  

Sıradan sorunu olmak ne demektir? Kişiyi hayattan koparmamış sorun. Yani yukarda örnekte verdiğim konuşmayan hanım artık sıradan bir soruna sahip değildir. Ya da tamamen felçli, sizinle iletişim kurmayan, ya da kurmak gibi bir niyeti olmayan, sadece onun bunun hatırı için siz dinliyormuş gibi yapan kişiler. Yani her türlü gerçek psikiyatrik vaka bizim çalışma sınırımızın dışındadır. Hastalığı kişiyi elden ayaktan düşürmüşse artık bizimle birlikte yürüme sınırının dışına çıkmış demektir.

Daha önce de belirttiğim gibi, bilmeye, anlamaya ve yapmaya hazır kişi sıradan kişidir. Sorununun sıradanlığını da kabul ediyor demektir.

Gelelim rehbere…

Rehber de sıradan olacak. Sıradan insanın gücü sınırlıdır. Gerçekten yapamayacağını vaat etmeyecek. Aynı yolda her danışanınla yürümeyi sürdürecek. O yolun kendisi için de bitmediğini, yolda her zaman yeni keşiflerin hazır olduğunu ve keşif edilmeyi beklediğini bilecek. Kendini olmuşlar sınıfında görmeyecek… Bu yolculukta durmanın geriye kaymak olduğunu bilecek.

Evet, bu yol öyle bir yol. Durursanız gerilersiniz.

 Son Düzeltme: 24.01.2017

 

                                                                                                                                           


Yorumlar - Yorum Yaz