Dr. Bülent URAN

Kişisel Web Sitesi

Üyelik Girişi
HOLİSTİK SAĞLIK

Bölüm 29- Regresyon, rekreasyon

Regresyon mu, rekreasyon mu?

Regresyon geçmişte yaşadığımız bir anın kendiliğinden zihnimizde canlanma halidir. Zoraki hatırlama çabası değildir. Beklenmedik bir anda bazen aklımıza bir olay geliverir. İşte bu regresyondur. Regresyon basitçe budur da, bir duygu koçunun regresyondan anladığı bu değildir.

Bir duygu koçu için regresyon geçmişin duygusunun titreşmesidir. Eğer geçmişin duygusu yeteri kadar titreşirse, mutlaka o duyguyu içeren zihinsel olaylar da görünür hale gelecektir. Ama yine de olayın ne olduğundan çok, bu olayda sıkışmış duygudur bizi asıl ilgilendiren. Hikâyeler bizim merakımızı daha çok çekse de, hikâye her zaman hikâyedir. Çoğu zaman da hikâyeler hiç de ilgi çekici değildir. Aksine çok sıradandır.

Hem duygu koçu, hem de danışan esas amacın duyguyu boşaltmak olduğu gerçeğini odaktan kaybederse, bir şeyleri toparlamak zorlaşır. Özellikle bu konuda yeteri kadar bilgilenmeden ve anlamadan yapılan regresyon çalışmalarında başımıza gelen budur. Kişi bir anda hikâyenin içinde kaybolur. Hikâyeyi analiz etmeye, ayrıntılarını yakalamaya çalışır. Sadece olaya odaklı bir seans beklentisi içinde olanlara ben rekreasyon değil, regresyon yapıyoruz derim. Rekreasyon gezme anlamınadır.

Geçmişi gezmeye gelmedik, geçmişin şimdiyi etkilemesine son vermeye geldik.

Regresyon geçmiş röntgenciliği değildir. Regresyon geçmişin geçmişte bırakılması için yapılan bir çalışmadır.

Benim de bu anlayışa ulaşmam kolay olmamıştır. İlk başladığım yıllarda olayı aydınlatmak için uğraşır dururdum. Belli bir olay açığa çıkmadan duygu boşaltmaya geçmezdim. Duygu boşaltma sanki olayı bulmamızın bir kutlaması gibiydi. Hâlbuki şimdi tam tersini düşünüyorum. Bir olayın gösterilmesi duygu boşaltma çabasının ödüllendirilmesidir.

Regresyon, bilinçaltının zaten bildiği bir durumu, geçmiş yaşantı parçasını bilince sunması demektir. Bilinçli değerlendirmenin huzuruna çıkarılmasıdır. Bilinç olayı değerlendirecek ve gereğini yapacaktır.

O halde regresyondan sonuç almak için güçlü bir bilince gereksinimimiz vardır.

Regresyon bir yanıyla kişinin bilinçaltının değiştirilmesi, hipnozdan arındırılması çabasının bir parçasıdır. Şimdiki bilinçaltının geçmişin üzerinden değiştirilmesi işidir. Şimdiki bilinçaltımız çocukluktaki bilincimizdir. Regresyonla büyüğün bilincini çocuğun bilincine taşırız ve duyguyu boşaltarak eski bilinci boşaltır, yerine yeni bilinci (yani büyüğün bilincini) yerleştiririz. Bu şekilde şimdiki bilinçaltı, bilincin bilgisini transfer etmiş olur. Bilinç bilinçaltı ayrılığı ortadan kalkmış olur.

Regresyonun Türkiye’de bir iyileşme ve değişim tekniği olarak tanınmasında benim katkım, özellikle de ilk kitap sayesinde oldukça fazla olmuştur. İnsanlar regresyonu öğrendikleri zaman, bu tekniğin kendilerinin de işlerine yarayacaklarını hissetmişler ya da sezmişlerdir. Çünkü çoğu insanın geçmişle derdi vardır. Kendi pişmanlıkları, başkalarının yaptığı haksızlıklar, anne babalarının ona güzel bir gelecek hazırlamamış olması vs. kişinin geçmişinden kopamamasına ve kendi hayatını yaşayamamasına neden olur. Bu nedenle kişiler regresyon olmak için beni ararlar. Benim sihirli dokunuşlarım ya da sözlerimle, bir anda geçmişlerine gidecekler ve hayatları değişecektir. Bunun için de bir iki seans yetecektir. Haklılar da. Çünkü kitap gerçekten o izlenimi veriyor.

Duygu koçunun görevi, zihni adım adım doğallıkla regresyon yapacak duruma hazırlamaktır. O an geldiğinde akış kendiliğinden olmaya başlayacaktır. Kişi regresyon olmaya hazır olabilir ama zihin çoğu zaman henüz hazır değildir. O halde kişinin hazır olmasıyla zihnin hazır olması aynı şey değildir.

Bir danışan hatırlarım. 30’larında falandı. Bir türlü işinden ve iş arkadaşlarından memnun olamıyordu. Depresyondaydı falan. Benim de daha bu işe ilk başladığım yıllardı.  Kör topal bir şeyler yapıyor bir takım regresyonlar oluyordu ama tatmin edici değildi. Genellikle zaten bildiği olaylara gidiyordu. Bir gün “neden ben bir türlü çocukluğuma gidemiyorum” dedi. Ben de “vardır bilinçaltının bir derdi. Demek ki hazır olmadığın bir şeyler var” dedim. “Ben her türlü olaya hazırım” dedi. “Geçmişindeki her türlü olayla yüzleşecek misin” dedim. “Evet, utanacağım ya da yüzleşemeyeceğim hiçbir şey yok” dedi.

Hızlı hipnoz aldım (henüz hipnozla çalıştığım bir dönemdi). “Gece mi gündüz mü vs” sorularını sordum. Yanıtlar geldi. Bir olaya regresyon yapmıştı. “Ne oluyor? Nasıl bir olaya gittin?” diye sordum. Yanıt yok. Sessiz sessiz bekliyor. Sorumu birkaç kez tekrarladım. Sonunda “bunu anlatamam” dedi. “Nasıl yani? Hani her türlü olayı anlatacaktın, yüzleşecektin?”. “Ama bunun çıkacağını hiç tahmin etmemiştim” dedi. Olayı anlatması için yarım saat kadar değişik çalışmalar yaptım ama anlatmadı. Tabi ben de seansı bitirdim. Bir daha da gelmedi zaten. Henüz hazır olmadığını kendi de anlamıştı.

İşte bilinçaltı böyledir. Sana hazır olmadığını bazen bırak geçmişte kalmış bir olayı, bildiğin bir olayı hatırlatarak bile yapar.

Dediğim gibi henüz sistemi tam anlamıyla tanıyamadığım zamanlara ait bir çalışmaydı. Artık başıma böyle şeyler gelmez. Çünkü artık öyle acele iş yapmıyorum. Adım adım, duyguları yoğura yoğura, zihni hazırlaya hazırlaya ilerliyorum. O nedenle de yaptığımız iş duygu koçluğu oluyor. Regresyon kendiliğinden doğal olarak açılıyor ve ilerliyor. O nedenle de artık hipnoz yapmaya, hipnoterapist olmaya ve zihni zorlamaya gerek yok.

Regresyon son derece doğal bir şeydir. Doğal olduğuna, bilinçaltının kendi işini yapmasına izin verdiğimiz zaman, yarattığı çözümlemenin sürecinin hayranlık uyandırıcı olmasından karar veriyorum. Bilinçaltı sanki şöyle der. Çocuğu veren Allah, rızkını da verir. Yani bu sorunların nasıl yaratıldığına bizzat şahit olmuş olan bilinçaltı, nasıl çözüleceğini de gayet iyi bilir.  Bilinçaltı ile çalışma işini lokma çiğnemeye benzetebiliriz. Ne yiyeceğimize karar veririz. Lokmayı ağzımıza alır istediğimiz kadar çiğneriz. Sonra da yutarız. Lokma boğazımızdan geçtiği andan itibaren artık olaya bilinçli bir dahlimiz yoktur. Gerisini bedenin otomatik sindirme fonksiyonları yapar. Belki bize düşen lokmayı çok iyi çiğneyip lokmanın hazmedilmesini kolaylaştırmaktır.

Bilinçaltı çalışmalarında da bu ilke geçerlidir. Lokmayı yuttuktan sonrası artık sizin elinizde değildir. Bilinçaltı hangi olayı seçecek, olayları hangi sırayla dizecek, hangi duygunun ne kadar boşalmasına izin verecek vs. tamamen bilinçli denetimin dışındadır. Bilinçaltı işini bilir. Hangi sırayla gideceğini bilir. Olayları izleme sırası bile, ilerde esas hazmedilecek bir şeyler varsa ve henüz kişi bunları tam hazmetmeye hazır değilse, onları da hazmetmeye hazır hale getirmektir.

Hem duygu koçu, hem danışan bir taraftan birlikte çalışırlarken, bir taraftan da bu ilerlemeyi biraz şaşkınlıkla, biraz hayranlıkla şahit olurlar.

Regresyon duygu koçunun yol haritasında önemli bir duygu temizleyicidir. Ama tüm çalışmanın olmazsa olmazı değildir. Benim yuvarlak hesaplamalarıma göre enerji bedeninin sıkışmış duygulardan temizlenmesinde regresyona maksimum yüzde yirmi pay düşer.

 sondüzeltme 27.01.2017


Yorumlar - Yorum Yaz