Önce, tıp fakültesinde okurken, hastalıkların nedeninin fizyopatolojik olduğunu öğrendim. Bu nedenle 1978 de tıp fakültesini bitirdiğimde en somut bölüm olarak nitelediğim fizyopatoloji bölümüne girmek istemiştim. Daha sonra farmakolojiye girdim asistan olarak. 2003 de, Hipnozla tanıştıktan sonra hastalıkların nedeninin bilinçaltında olduğunu öğrenmeye başladım. Bu düşünce tıp mantığına uyuyordu. Çünkü tıpta psikosomatik başlığı altında incelenen bir hastalık grubu vardı. Yani hastalıkların nedeni psikolojikti. Ama son on yıldaki deneyim ve gözlemlerim hastalıkların esas nedeninin sosyolojik olduğuna ikna olmamı sağladı. Bunun ayrıntılarını ilerleyen sayfalarda anlatacağım.
2..Duyguları boşaltmadan iyileşilmez
Duygunu boşalt hastalıktan kurtul. Bunu ilk kitapta o kadar güçlü vurgulamadım. İlk kitaptaki mesaj ve anlayış şuydu. “Derin hipnozu elde et; gerisini bilinçaltı halleder.” Duyguyu O bulur, O güçlendirir ve gereken regresyonu yapar. Esas önemli olanın sanki “hikaye” olduğu izlenimi daha ağırlıktaydı. Halbuki zamanla şunu anladım; Hikaye gerçekten hikayeydi. Duyguyu yakalamak ve güçlendirmek esas üzerinde durulması gereken kısımdı.
Duyguyu yakalamakda zordu. Duyguyu güçlendirmek de zordu. Regresyon olsa bile duyguyu boşaltmak hiç de o kadar kolay değildi.
Derin hipnoz olmadan regresyon olmaz. O zaman böyle öğrendim, böyle anlattım. Halbuki regresyon için esas olmazsa olmazın duyguyu hissetmek olduğunu öğrendim. Hipnozun bozmak için hipnoz yapmaya çalışmanın ne kadar boş bir uğraş olduğunu anlamam yıllarımı aldı.
Sorun bilinçaltında değil, bilinçtedir. Bu sözü son yıllarda çok tekrar ettim. Eğer çalışmada bir şeyler yürümüyorsa hiç bilinçaltıyla uğraşmayın. Dönüp bilince bakın. Hazır olmak demek gerçekten bilinçli olarak ne istediğini bilmek demektir.
Regresyonu ilk öğrendiğim yıllarda, birkaç seansın birçok sorunu çözeceği saflığına kapılmıştım. Yıllarla şunu anladım. Değişmeyi sürekli hale getirmezsen tüm kazanımlar kısa sürede kaybediliyor. Kişinin kendi sürecine saygılı olması değişim başlaması ve sürmesi için kaçınılmaz.
Kronik sorunları çözmek için anne karnındaki birikimleri boşaltmanın yeterli olduğunu söylemişlerdi. Ama zamanla bunun o kadar basit olmadığını anladım. Derin duygular ataları ve bilinç ötesi boyutları da kapsıyor.
Sadece somut tekniklerle, stratejilerle bir yere varılmıyor. Maddeciliğe eski bir bakış giydirmeden bir yere varılmıyor. Spiritüel bir felsefe olmadan iyileşme olmuyor. “Yaşamın amacı ruhu hissetmektir” felsefesini benimsedikçe iyileşmelerin çok daha kalıcı olmaya başladığını öğrendim.
Ciddi bir hastalığın olmasa bile, bilinçaltın mutlaka sakattır. Kendi bilinçaltını temizlemeden başkasına zırnık yardımın olmaz. Bunu bilirim, bunu söylerim. Bir terapistin kendini temizlemesinin ne demek olduğunu da ilerleyen bölümlerde açmaya çalışacağım.
Yıllarca elde ettiğim sonuçları modern fizik anlayışı ile somutlaştırmaya çalıştım. Şu anda vardığım yer enerji bedenidir. Enerji bedenini iyileştir; Fiziksel bedenin iyileşsin. Formülümüz bu.
Eğer yaşamında bir şeylerin değişmesini istemiyorsan, sadece içinde bulunduğun durumu korumak için çabalarsan bir yere varamazsın. Durursan gerilersin.