Dr. Bülent URAN

Kişisel Web Sitesi

Üyelik Girişi
HOLİSTİK SAĞLIK

İiyileşmenin Hedefi




Benim yazılarımı izleyenler iyileşmek için bilinenden farklı tavsiyelerde bulunduğumun farkındadırlar. Bu yazılarımda iyileşmek için duyguları hissetmenin ve hissederek bir şeyler yapmanın ancak kalıcı sonuçlar vereceğini savunuyorum.

Neden böyle bir uğraşıyı seçiyoruz? Bunu biraz daha açmak istiyorum. Tabiî ki bu yazıda yazacaklarım benim kendi görüşlerimdir. Herhangi bir bilimsel temeli ya da bilimsel olmak gibi iddiası yoktur. Ancak herhangi bir bilimsel temeli olmasa da gözlemsel temeli vardır. Yani bu yazıdaki anlayışımı ön planda tutanlar iyileşemez denen birçok sorunundan iyileşmiştir.

Ruh var mı, yok mu?

Bunu bilebilecek durumda değiliz. Ama ruhsallık diye bir kavramımız var.

Ben ruhsallığı spiritüellikle aynı anlamlarda kullanıyorum. Yoksa öldükten sonra bedenden çıkıp ruhlar alemine giden bir yapıyı kastetmiyorum. Böyle bir inancı da sorgulamıyorum. Herkes istediğine inanabilir.

Bilimsellik maddi kanıt ister. Ölçülebilen ve mukayese edilen bir kanıt ortaya konması gerekir. Hastalıklar da maddi olarak kanıtlanması gereken durumlar olmalıdır. Bu durumda maddi bir durumu maddi olmayan ve bilimsel olarak gösteremeyeceğiniz ya da kanıtlayamayacağınız bir kavram üzerinden açıklamanın zorluğunu ve bilim dışılığını –şimdilik kaydını koymak koşuluyla- kabul ediyorum.

 Ama bazı şeyleri açıklamak ve bazı dönüşümler sağlamak için ruhsallık ya da spiritüellik kavramına ihtiyacımız var.

Bir çok felsefik ve dini inanış dünyaya fiziksel bedene bağlı bir ruhla geldiğimizi kabul ediyor. Binlerce yıldır ruh inancı değişik grupların ilişkilerini ve yaşamını etkilemiştir.

Ben ruh olarak içimizde doğduğumuz anda var olan “ben insanım” içsel bilgisini kabul ediyorum.

İnsan olmak salt maddi bir varlık olmaktan çok öte bir kavramdır.

Ancak bu hayata geldiğimiz andan itibaren fiziksel yapımıza gömülmüş bir sistem var. Bu sistem genetik olarak kodlanmış bir yapıdır. Temel amacı fiziksel bedeni hayatta tutmaktır. Bu amaçla bir iç düzenimiz var. Buna homeostasis diyoruz. Bedenimizin içindeki ortamı hücreleri canlı tutacak şekilde ayarlayan bir sistem bu. Bilinçaltı olarak adlandırdığımız bu sistem ait olduğu fiziksel bedeni canlı ve hayatta tutmak için sürekli öğreniyor ve öğrendiklerini kaydediyor. Sosyal ilişkileri öğreniyor. Kuralları, yasakları öğreniyor. Bunları kod olarak kaydedip işleyen programlar haline çeviriyor. Ancak her birey içinde bulunduğu ortama göre hayatı farklı öğreniyor.

Neyi nasıl öğrenirse öğrensin bilinçaltı fiziksel bedeni koruduğu için hayatta kalmayı salt maddi bir anlayış haline çevirmeye başlıyor. Varlığımızı sadece maddi açıdan değerlendirmeye başlıyoruz. Toplum içinde bir mal gibi değer arıyoruz. İnsanları bir mal gibi onlar atfettiğimiz değerlerine göre sınıflıyoruz.

Toplumda değerli olmanın kriterleri tamamen maddi olarak ölçülüyor.

Kariyerimizle, becerilerimizle, sahip olduğumuz mallarla bütünleşiyoruz. Bunların hepsi maddi kriterlerdir. Beni ben olmaktan çıkaran kendimizi dışarıdan tamamen mal gibi gören bir hipnoza giriyoruz.

Bilinçaltı fiziksel bedenle ruh arasına, yarattığı bu inançlarla bir duvar örüyor.

Zamanla insan olduğumuzu yani bir ruha sahip olduğumuzu unutmaya başlıyoruz.

İnsanlığımızın bekçisi olan vicdanımızın yerini bastırdığımız korkular alıyor. Tüm yaşamımızı bu korkular yönetmeye başlıyor.

Ancak zamanla bu korkularımızdan da korkmaya başlıyoruz. Onları bastırmak, yok etmek için ya daha çok çalışıyoruz, ya kötü alışkanlıklara sapıyoruz ya da psikiyatrik ilaçlardan çare arıyoruz. Ancak bunların hiç biri çare olmuyor.

İçimizdeki ruhu ne kadar unutmaya çalışsak da, onu bastırmaya çalışsak da o varlığını hissettirmeye ve bizi rahatsız etmeye devam ediyor. İnatla çoğu insan bu ruhsal enerjiyi yok etmeye çalışıyor ama bir türlü çare bulamıyor.

Ruhun varlığı bir şekilde “sen insansın unutma ve şu anda insanlığından çıktın” mesajını yolluyor. Kişi bunu anlamamakta ısrar ederse ve çatışmayı ortadan kaldırmazsa yavaş yavaş fiziksel hastalıklar ortaya çıkmaya başlıyor.

Meditasyon, yoga, Reiki gibi birçok doğu kökenli zihinsel iyileşme teknikleri kişiyi yeniden bu ruhuyla ya da insan tarafıyla buluşturmaya çalışıyor.

Ancak bu teknikleri uygulayan kişilerin çoğu bir türlü aradıkları o huzuru bulamıyorlar.

Çünkü programlanan bilinçaltı tarafından yaratılmış duvar arada duruyor. O duvar orada durduğu sürece ruhunuzla buluşmanız ve bedenle ruhu tekrar bir bütün haline getirmeniz mümkün olmuyor.

Sadece ruhu bulmaya yönelik çalışmalar bu duvarla engelleniyor. Doğrudan bu duvar üzerinde çalışmadan, duvarı ortadan kaldırmadan ruhu hissetmek ve onunla tam bir bütünlük sağlamak mümkün olmuyor.

Sadece duvarı kaldırmak hedefimiz değildir. Hedefimiz bedenle ruhu tekrar aynı uyumun içine sokmak, madde ile enerjinin dengesini kurmaktır. Duvar kalktıktan sonra yapılacak çalışmalar vardır. 



Zihin Beden Ruh Dengesini kurmak için...

BÜLENT URAN'LA KİSİSEL GELİSİM YAZ KAMPI 

Kurban Bayramı Özel Programı

Ekonimik- Esnek programın ayrıntıları için tıklayınız


Yorumlar - Yorum Yaz