Dr. Bülent URAN

Kişisel Web Sitesi

Üyelik Girişi
HOLİSTİK SAĞLIK

Bölüm 16 - Telkin

Telkin, inanç, fikir…

Geçmişin hipnozunu bozmaktan bahsediyorum. Hipnoz ise bir telkinin kabul edilme ve uygulama halidir demiştim. O halde telkin nedir?  Türk dil kurumu (TDK) sözlüğünde a. Bir duyguyu veya bir düşünceyi aşılama. B. Bilinç dışı bir sürecin aracılığıyla, kişinin ruhsal veya fizyolojik alanıyla ilgili bir düşüncenin gerçekleştirilmesi olarak tanımlanıyor.

 Evet, bu tanım pek bir şey vermiyor ama en azından bir zorlamayı gösteriyor. B şıkkı zaten hipnozu tarif etmiş. Yani TDK’ya göre telkin ile hipnoz aynı şey. Ve birisinin kötü niyetle bir çabasını işaret ediyor. Tavsiyeden daha sert bir şey… Tavsiyede kişinin bilinçli aklına gönderme varken, telkin bilinçaltını muhatap alıyor. Ben telkini hipnoz sözlüğüne uygun kullanacağım. Telkinde bir zorlama olması gerekmez. Kişinin hayatın işleyişi hakkında öğrendiği ve doğru kabul ettiği her türlü uyarı telkindir.

Telkin dendiği zaman sadece sözel bir zorlama aklımıza gelse de, bu durum gerçek hipnozların yerleşmesinde çok az yer tutar. Hatta hemen hemen kötü niyeti çok az buluruz. Anne baba çocuğun bir takım kurallara uyması için zorlayabilir ama her zorlama hipnoz yaratmaz, sadece çocuk dayak yememek için bu kurallara uyar ama hipnozuna girmez. Aynı askerlikteki gibi... Askerlikte de bir takım talimatlar verilir ve sorgulamadan uyulması istenir. Hakikaten kısa sürede güçlü bir otomatiklik gelişir ama askerlik bittikten kısa süre sonra o otomatiklik kaybolur. Yani askeri kuralların hipnotik bir etkisi kalmaz. Benim bu kitapta anlattığım hipnozları yaratan telkinler çok daha dolaylı, çok daha akış içinde ve iyi niyetlidir.

 Bilinçaltımıza yerleşen telkinlerde sözel öğrenme fazla yer tutmaz. En güçlü öğrenme gözlemseldir. İnsan yavrusu hayatı dolaylı öğrenir. Kendi deneyimlerine göre değil. Deneyimle öğrenecek yaşa geldiği zaman zaten iş işten geçmiştir. Hayat hakkında öğreneceklerinin büyük bir kısmını yetiştiricilerinin hayat deneyimlerinden –gözlemsel ve sözel olarak-  satın almıştır. O nedenle neyin telkin neyin telkin olmadığını ancak geriye doğru incelemelerde anlayabiliriz. Ama basitçe şunu söyleyelim. Bilinçaltı bir şekilde hayatta kalmasına yardımcı olacak her türlü bilgiyi, uyarıyı, gözlemi telkin olarak alacaktır. Karşıdaki kişinin hiç böyle bir niyeti olmasa da…

Şimdi burada şu soruyu sorabilirsiniz? Hipnozun yanlış bilgi içerdiğini söylemiştiniz. Her hipnozun bir inancı olduğuna göre, her inancında bir ya da daha fazla telkini olması gerekir. Tüm inançlar yanlışlanabilir olduğuna göre, bu telkinlerin de yanlışlanabilir olması gerekmez mi? Hayat hakkında doğru olarak öğrendiğimiz ve bizi gerçekten koruyacak bilgileri telkin dışı bir şey olarak mı alıyoruz?

Güzel soru. Cevap. Her telkin hipnoz yapacak diye bir kural yok. Telkin kabul edilir ve ona göre otomatik bir davranış beslerse ancak inanç olmaya ve hipnoz yaratmaya başlar. İlginç olan şudur. Bilinçaltı yaşamın işleyişi içinde gerçek tehlike ile tehlikesizi ayırmakla görevlidir ama işleyişi öyle olmaz. Çünkü zaten gerçek tehlikelerle ilgili uyarı sistemi doğrudan genlerimize (ya da başka bir yerimize) kaydedilmiştir. Yani deprem, sel, yangın, terörist saldırısı, açlık gibi durumlar yaşamımızda o kadar azdır ki… Ya da bunlar başımıza gelip de bunlardan kurtulursak bu deneyimlerden öğrenmiş oluruz. Bunların telkini o nedenle günlük hayatımızda pek yoktur. Bu tip korunma eğitimleri zaten ancak okula başladıktan sonra bilgi olarak verilir. Yani o konularda bilinçaltının kaydedeceği bir şey yoktur. Bu tip gerçek tehlikelerde sıkışan bir duygu da bulunmaz. Ya da çok nadiren birikir.

Ayrıca telkinin içeriğiyle oluşan inancın cümlesi pek birbirine uymaz. Evet, her inancı bir cümle ile ifade edebiliriz. Örneğin “ben sevilmeye layık değilim” inancı hemen hepimizde bulunan çok tipik bir inançtır. Ama bu inanç birçok telkinin ardı ardına yaşanması sonucunda ortaya çıkar. Yani tek bir telkinden doğrudan inanç yaratılmaz. Örneğin babanın çocuğuna tokat attığını düşünelim. Tokat önce can yakar. Bu gerçek tehlikedir. Ama gerçek tehlike de değildir. Çünkü hayati bir tehlikesi (çoğu zaman) yoktur. Burada yine de korku, öfke, üzüntü benzeri bir şeyler oluşur. Tokadı yiyen çocuğun esas ilgilendiği ve öğrenmesi gereken kısım, o tokadı bir daha yememek için neyi nasıl yapması gerektiğidir. Babaya göre bir şeyler yanlış yapılmıştır ve o nedenle can yakılmıştır. Esas neden biliniyorsa, muhtemelen o eylem babanın önünde bir daha yapılmayacak, gizli gizli yapılırken de biraz kötü hissedilecektir. Zamanla bu kötü his yüzünden belki de o eylemi yapmaktan uzak durmaya başlarız. İşte bu birinci hipnozu yaratır. Telkin sadece bir tokat iken bunun sonucunda “artık bunu yapmamam gerekir” inancı ve potansiyel hipnozu oluşur. Ama zamanla çocuk benzer eylemlerin diğer çocuklarda pek de bir tepki yaratmadığını gözlemler ya da öğrenirse, ikinci inanç yerleşmeye başlar. “Babam beni sevmiyor, o halde ben sevilmeye layık değilim.”  Yani eylemin olduğu zamanla o eylemin telkininin sonucu arasında bayağı bir zaman farkı vardır.

 Her inancın duyguyla beslendiğini söylemiştim. Her hipnozun gücü birikmiş duygudan gelir. Bu duygunun yarattığı kötü his, esas hipnotik eylemin belirleyicisi durumundadır. Peki, hangi inanca hangi sıkışmış duygu eşlik edecek ya da belirleyecek. Bu nasıl belirleniyor? Basitçe o inancın yerleşmesine neden olan eylem sırasındaki sıkışmış duygular bu inançların enerji kaynakları olmaya başlar. Birinci inancın gücünün duygusu doğrudan kaçamamak ya da savaşamamaktan kaynaklanırken, ikinci inancın duygusu daha farklı kaynaklardan gelmektedir. Bu kaynak spiritüel bir açıklamayı gerektirir. Bunu duyguları daha derinine incelerken konuşacağım. Şimdilik buna spiritüel öfke diyelim.

O halde bir uyarı, bir gözlem, bir durum eğer hipnoz yapıcı bir katkısı olmuşsa, bunların her birinin telkin olarak kabul edebiliriz. O halde her telkin kendi duygusunu da taşır. Bunların birikimi de zaman içinde inancın oluşmasına ve hipnotik eylemin şekillenmesine neden olacaktır.

İnanç mutlaka gücü nedeniyle ya bir eylemin yapılması, ya da bazı eylemlerin yapılamamasını zorlar. Fikirlerin ise çok fazla gücü yoktur. Kişi aklıyla o fikri uygun görürse eylem dağarcığına alır ve zamanla belki bir alışkanlık haline de getirir. (Ayrıntılar için değersizlik inancı kitabıma bakabilirsiniz).

Deneyimler hipnoz yapabilir mi? Hayır. Ama mevcut bir hipnozu güçlendirecek şekilde algılanabilirler. Bu seçici algı deriz. Yani kişi farkında olmadan o anda yaşadığı deneyimin sadece bilinçaltındaki hipnozuna uygun ögelerini algılar ve diğerlerini filtreler. Bu da mevcut hipnozun güçlenmesine ya da pekişmesine neden olur. Her benzer deneyimde hipnoz sanki biraz daha güçlenir.

Bir telkinin hipnotik etki yaratması için, bol tekrar edilmesi, bir otorite ya da güç tarafından verilmesi ve duygu içermesi gerekir. Burada duygu içermesi gerekir derken sadece olay ya da durumları kastetmiyorum. Durumlardan öte duygusal alt yapı da bir telkinin yerleşmesinde çok önemli bir etki yaratır. İşte esas çözülmesi gereken ve duygu koçu deneyimi kazanılmadan, kolay çözülemeyen kısımlar bu duygusal alt yapıdan kaynaklanır. 

Son düzeltme: 31.01.2017


Yorumlar - Yorum Yaz